Cenaze Şarkısı

Başkent Kemmesa'nın en uzak caddesinde, vitrinleri tuhaf müzik aletleriyle dolu bir dükkan gizlendi. Buraya gelen müzisyenler neredeyse her zaman hiçbir şeyle gitmezler. Garip, ama aynı zamanda dükkan asla kapanmadı ve asla boş olmadı. Yaşlı, kambur bir cüce olan efendisi, müzik aleminden hiç ayrılmamış gibiydi.
Mağazaya gelen ziyaretçiler arasında alışılmadık bir gitar — Cenaze Şarkıları hakkında söylenti duyuluyordu. Boynu omurganın parçalarından örülmüştü ve bir rozet yerine insan kafatası boş göz yuvalarıyla açılmıştı.
Bir gün genç bir ozanın, ruhuna uzun zaman önce sessizliğin yerleştiği dükkana girdiğini söylüyorlar. Son ilham kıvılcımlarını kaybettikten sonra, umutsuzca yeni enstrümanın ona hayatın melodisini geri getireceğini umuyordu. Sahibi, onu sessizce dinledikten sonra, sessizce Cenaze Şarkısına işaret etti.
- O oyun için değil. O itiraf için, cüce gıcırdadı. - Ama bil ki, sesinin bedeli senin hafızan— Onun oynayacağı tüm acıları unutacaksın.
Karşı koyamayan Ozan, parmaklarını tellerin üzerinden geçirdi. Gelen ses değil, inilti — kasvetli ve kristal berraklığında. Aynı anda, hayaletimsi görüntüler kafatasının göz yuvalarından süzüldü: ozanın tüm kayıpları, hayal kırıklıkları, en karanlık keder. Enstrüman onları acımasızca insan ruhunun derinliklerinden çıkardı, ürkütücü, hipnotik bir melodiye dokundu.
Ses azaldığında, ozanın ruhu yerle bir oldu. Ancak duygularının küllerinde yeni bir ilham filizlendi. Yine yaratabilirdi. Sanki rüyasındaymış gibi cüceye teşekkür etti ve gitarı tezgahta bırakarak dışarı çıktı.
"İşte sana başka bir itiraf," diye fısıldadı cüce, aleti yerine geri getirirken.
Haberleri paylaş: